Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi Suçu (TCK Madde 98)

YARDIM VEYA BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN YERİNE GETİRİLMEMESİ SUÇU (TCK MADDE 98)

         Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun dördüncü bölümünde Koruma, Gözetim, Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün İhlali balığı altında madde 98’ de düzenlenmiştir. Kanun hükmü aşağıda belirtilmiştir:

TCK MADDE 98

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi 

Madde 98-

(1) Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

            Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu ile mağdurun yaşam hakkı, vücut bütünlüğü veya sağlığı korunmak istenmektedir. Türk Ceza Kanunu, bu hüküm ile insanlara adeta bir ödev yüklemiştir. Toplumsal dayanışma ve bağlılığın kuvvetlendirilmesi için bu yükümlülüğün getirildiği kanısındayız.

YARDIM VEYA BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN YERİNE GETİRİLMEMESİ SUÇUNUN FAİLİ VE MAĞDURU KİMDİR? 

         Ceza hukuku yönünden bu suçun faili açısından özel bir şart ön görülmemiştir. Herkes bu suçun faili olabilmektedir. Bu suç tipinin Türk Ceza Kanunu madde 97’ deki Terk Suçu ile karıştırılmaması gerekmektedir. Failin, mağdur üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğünün bulunmaması gerekir. Aksi durumda terk suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

         Mağdura yardım etmekle yükümlü olan kimsenin memur olması ve görev gereği yardım etmemesi halinde görevi kötüye kullanma suçu oluşur.  Örneğin bir polis memurunun adli bir olaya müdahalede bulunmaması durumunda yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu değil; görevi kötüye kullanma suçu oluşur.

         Suçun mağduru, kanunda açıkça öngörüldüğü üzere yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kişidir.

SUÇUN MADDİ UNSURU NEDİR?

         Suçun maddi unsuru failin; mağdura yaşı, hastalığı veya yaralanması sebebiyle veya başka bir sebeple kendisini idare edemeyecek durumda olan bir şahsa durum ve şartların elverdiği ölçüde yardım etmemesi veya olayı derhal ilgili makamlara bildirmemesidir. Yardım etme eylemi ile anlatılmak istenen mağduru koruyucu davranışlarda bulunmaktır. Failin mağdur ile arasında herhangi bir akrabalık veya arkadaşlık bağı bulunması şartı aranmamıştır. Mağdur, failin daha önceden hiç tanımadığı bir kişi de olabilir. Kanunda durum ve şartların elverdiği ölçüde ifadesi ile failin kendisini veya başkasını tehlikeye atmaması durumu anlatılmak istenmiştir.

         Bu suç tipine örnek olarak; trafikte kaza yapmış ve ağır yaralanmış bir insana yardım etmemek verilebilir. Failin, bu durumda hemen ilk yardım çağırması ve çevrede güvenlik önlemlerini alması gerekmektedir.

SUÇUN MANEVİ UNSURU NEDİR?

         Belirtilen suç tipi sadece kasten işlenebilen bir suç olup; taksirle işlenmesi hukuken mümkün değildir.

NİTELİKLİ HALLERİ NELERDİR?

         Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun nitelikli yani ağırlaştırılmış haline kanunun ikinci fıkrasında yer verilmiş olup; bu hüküm uyarınca yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA “YARDIM VEYA BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN YERİNE GETİRİLMEMESİ SUÇU

“…Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu ile korunmak istenen hukuki değer, kişilerin yaşam hakkı ve vücut bütünlüğünün korunmasıdır. Ayrıca bu suçla, toplumda birlikte yaşayan bireylerin, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye “ahlaki ve sosyal bir ödev” olan yardım ve bildirim yükümlülüklerini yerine getirmeleri amaçlanmış ve toplumsal dayanışmanın bu suretle yaşatılması hedeflenmiştir. Yardım veya bildirim yükümlülüğü medeni toplumlarda toplumsal ve sosyal hayatın gerekliliklerinden kaynaklanmaktadır. Bireylerin, zayıfları koruma ve yardım etme görevinin bulunduğu kabul edilir. Ayrıca bu yükümlülüklerin ahlaki bir yönü de vardır. Bu düzenleme ile bireylerin yardıma muhtaç olduğu durumlarda, diğer kişiler bakımından yardımda bulunma ya da en azından ilgili makamlara durumu haber verme mecburiyeti getirilip, yardıma hukuki bir nitelik kazandırılarak, aykırı davranışlar cezai yaptırıma bağlanmıştır.

         Suçun maddi unsuru yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan bir kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde “Yardım etmemek” ya da “durumu derhal ilgili makamlara bildirmemek” şeklindeki ihmali davranışlardır. Kanun koyucu iki tür ihmali davranış öngörmüştür. Bunlardan birinin varlığını suçun oluşumu için yeterli görmüştür. Burada seçimlik hareketli bir suç söz konusu olup, her iki harekette ihmali niteliktedir.

         Failin yardım etmeme nedeniyle sorumlu tutulabilmesi, failin kendisini veya bir başkasını tehlikeye sokmadan, olanakları, gücü ve yeteneğiyle orantılı biçimde, hal ve koşullara göre yardım yapmasının mümkün olduğunun tespitine bağlıdır. Yardım yapmanın mümkün olduğu sonucuna varıldığında, bu yardımın biçimi ve kapsamı, somut olayın özelliklerine göre, bu bağlamda failin kişisel ve fiziksel özellikleri ile deneyimi, bilgisi, sahip olduğu araçlar, tehlikenin boyutu, ayrıca ani gelişen olaylarda failin şoka girip girmediği de gözetildikten sonra mahkemece takdir edilecektir. Failden beklenen yardım, mağdur için halen var olan zarar ve tehlikenin genişlememesine yönelik ve buna uygun olan koruyucu faaliyetler olabilir. Ancak yardımın yeterli olamayacağı belli ise, failin sorumluluktan kurtulması için durumu derhal ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bildirim yükümlülüğü, iletişim vasıtası cihazlarla, el kol hareketleri ile yazılı veya sözlü olarak yahut herhangi bir biçimde yerine getirilebilir. Belirtilen durumlara maruz kalmış bir kimseyle karşılaşan kişinin hal ve koşullara göre öncelikle mağdura yardım etmesi, mümkün olmaması veya yardımın yetersiz kalacağının anlaşılması halinde ise durumu derhal ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, başkalarının yardım veya bildirimde bulunması, failin yardım veya bildirimde bulunmasını gereksiz kılmış ise, bu durumda bu suçun oluştuğundan söz edilemez. Bildirimin derhal yapılması, hal ve koşullara göre en uygun bildirme yönteminin tercih edilerek yükümlülüğün gecikmeye meydan vermeksizin durumun ilgili makamların bilgisine iletilmesidir. İlgili makamlardan maksat ise soruşturma yapmakla görevli adliye ve kolluk makamları ile durumu adli makamlara bildirmekle yükümlü diğer resmi kurumlardır.
Suçun mağduru, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan bir kimsedir. Mağdur yaşayan gerçek bir kişi olmalıdır. Suç tipinde mağdurun yaşı, yaralanması veya hastalığı tek başına mağduriyet için şart olarak öngörülmemiştir. Suçun oluşumu için ayrıca mağdurların sayılan sebeplere bağlı olarak kendilerini idare edememesi gereklidir. Mağdurun ne sebeple yardıma muhtaç olduğunun ise önemi yoktur.

         Kendini idare edemeyecek durumda olma hali ile kastedilen, mağdurun, bir başkasının yardımı olmadığı takdirde, hayatına, sağlığına veya vücut bütünlüğüne yönelik ağır bir tehlikenin mevcudiyeti olması şeklinde anlaşılmalıdır. Suçun faili olaya sebebiyet veren kişi dışındaki herkes olabilir. Failin, mağdurun yardıma muhtaç hale gelmesine kasta veya taksire dayalı hareketiyle neden olması halinde, failden yardım veya bildirimde bulunması beklenemez; bu nedenle fail sadece işlediği suçtan sorumlu olur. Ancak olaya sebebiyet veren kişi, mağdura yardım konusunda kendiliğinden inisiyatif almış, bu nedenle başkalarının yardım etmesine ve resmi mercilere bildirmesine engel olmuş ve buna rağmen yardımı gerçekleştirmemiş ise, kendiliğinden üstlendiği yardım yükümlülüğünü yerine getirmediği için, fail olarak bu suçtan sorumlu tutulmalıdır.

         Fail mağduru koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kişi ise, bu durumda terk suçundan söz edilebilir. Failin neticeyi önleme konusunda hukuki bir yükümlülüğü mevcut ise yükümlülüklere aykırı davranışların, diğer şartların da mevcut olması halinde 83. maddede düzenlenen kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ya da 88. maddede düzenlenen kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

         Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun konusu, madde metninde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde mağdurun yaralanması veya zarar görmesidir. Yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle mağdurun ölmesi halinde ikinci fıkra hükümleri uygulanır. Maddenin birinci fıkrasında “tehlike suçu” olarak düzenlenen bu suçun manevi unsuru kasttır. Fail, mağdurun kendini idare edemeyecek durumda olduğunu, yardım veya bildirimde bulunduğu takdirde tehlikenin ortadan kaldırılabileceğini bilecek ve buna rağmen bu yükümlülükleri yerine getirmemeyi isteyecektir. Maddesinin ikinci fıkrasında, netice sebebiyle ağırlaşmış suç haline ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda faile ikinci fıkradaki ağırlaştırılmış ceza uygulanacaktır. Ancak failin bu ağır sonuçtan sorumlu tutulabilmesi için TCK’nın 23. maddesi uyarınca netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
Suç tehlike suçu olmasının yanı sıra ihmali suç niteliğindedir. İhmal kesintisiz bir nitelik taşıdığından, diğer yandan sonuca ulaşmamış bir ihmali hareketi değerlendirebilmek ve hangi sonuca yöneldiğini anlayabilmek imkânı bulunmadığından, bu suça teşebbüs mümkün değildir. Yardım veya bildirim yükümlülüğüne aykırı davranan her kişinin ihmali davranışı ayrı bir suçu oluşturacağı için prensip itibariyle bu suçta şeriklik mümkün değildir. İstisnai olarak ortaklık ancak, yardım veya bildirim yükümlülüğü bulunmayan, dolayısıyla, fail olmayan bir kişinin bu konuda yükümlülüğü bulunan faili azmettirmesi suretiyle mümkün olabilecektir.
Fail maddede öngörülen seçimlik ihmali davranışların ikisini birden gerçekleştirdiğinde, bir başka deyişle hem yardım hem de bildirim yükümlülüklerini ihlal ederse, tek bir suçtan sorumlu olur. Ayrıca yardıma muhtaç birden fazla kişi mevcutsa, aynı neviden fikri içtima kuralı uyarınca tek bir cezaya hükmedilmekle birlikte, bu ceza TCK'nın 43/2. maddesi gereğince artırılır. Öngelen tehlikeli durum nedeniyle mağdurun kendini idare edemeyecek duruma gelmesine fail neden olmuşsa ve bu nedenle ölüm gerçekleşmişse, anılan Kanunun 83. maddesinde tanımlanan ihmal suretiyle kasten öldürme suçundan sorumlu tutulması gerekir…” (4. Ceza Dairesi 2014/32706 E. , 2015/40854 K.)

SANIĞIN YARDIM VEYA BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMEMESİ SEBEBİYLE CEZALANDIRILMASI GEREKMEKTEDİR

“…Sanık ile birlikte uyuşturucu madde kullanan ölenin rahatsızlanması üzerine, rahatsızlığın uyuşturucu kullanımından kaynaklandığını zanneden sanığın durumun anlaşılması halinde soruşturmaya maruz kalacağı düşüncesiyle yanlarında bulunan suça sürüklenen çocuk ...’a öleni hastaneye götürmemesini tembihlemesi, kendisinin de bildirimde bulunmadığı gibi ölenin tıbbi yardım almasını da sağlamaması, yaklaşık dokuz saat sonra hastaneye götürülen ölenin uyuşturucu kullanımı nedeniyle rahatsızlanmayıp, kendisinde mevcut akciğer ödemine dayalı olarak tedaviye cevap vermeyerek ölmesi şeklinde gerçekleşen olayda, aldığı uyuşturucu maddenin etkisi ile kendini idare edemeyecek durumda bulunan ölene sanığın yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle, Yerel Mahkemece isabetli biçimde sanığın mahkumiyetine karar verilmiş olması karşısında, sanığa yükletilen yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, cezanın yasal bağlamda uygulandığı, anlaşıldığından sanık ...'ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, temyiz davasının esastan reddiyle hükmün onanmasına, 25/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (4. Ceza Dairesi 2014/32706 E. , 2015/40854 K.)

SANIĞIN BOĞULAN ARKADAŞINA YARDIM ETMEK İÇİN AMBULANSA VE POLİSE HABER VERMESİ SEBEBİYLE BERAAT ETMESİ GEREKMEKTEDİR

“…Müteveffa B.. A..'ün arkadaşlarıyla birlikte Köyceğiz gölü delta plajı mevkiinde bulunan sazlık bölgede göle girdikleri, tanıklar Ş.. Ö.., G.. Ç.., F.. A.. ve ... yüzme bilmedikleri için sadece pantolonlarının paçalarını sıvayıp gölün içinde 2-3 metre ileriye doğru yürüyüp serinledikleri, mütevveffanın ise yüzme bildiğini söyleyerek üzerindeki kıyafetleri çıkartıp göle girdiği, 20-25 metre gölün içerisinde yürüdüğü ve yüzdüğü sırada çırpınmaya başladığı, sanıkların 50-60 metre mesafede tanık A.. S..'a ait içerisinde iki adet eski kürek, iki adet 3 metre uzunluğunda ağaç sırık olan, cankurtaran simidi bulunmayan, bakımsız, motoru kilitlenmiş, çamura batmış ve hareket etmesi mümkün olmayan teknede olta atarak balık tuttukları, tanıkların bağırarak arkadaşlarının boğulduğunu söyleyip yardım istedikleri, tanık Ş.. Ö..'in cep telefonuyla 112 acil servisi ve 155 polisi arıyarak yardım istediği, olay yerine polis ve ambulans geldiğini gören sanıkların ise oradan ayrıldıkları olayda, sanıkların kendilerini ciddi bir tehlikeye atmadan yardımı gerçekleştiremeyecek olmaları, teknenin olay anında bulunduğu konumun sazlık ve dibinin bataklık ve çamur olması, ayrıca teknenin motorunun da kilitli bulunması göz önüne alındığında, eldeki uzun sopa ile müteveffanın bulunduğu yere yetişmelerinin aradaki mesafe nedeniyle mümkün bulunmaması, hal ve şartlara göre sanıkların ölene yardım etmelerinin beklenemeyecek olması, yine tanık Ş.. Ö..'in de cep telefonu ile ambulans ve polise haber vermesi nedeniyle sanıkların bildirim yükümlülüğünün ortadan kalkmış bulunması nedeniyle yerel mahkemece isabetli biçimde beraat kararı verilmesi karşısında, Eelemlere ve yükletilen suça yönelik O Yer Cumhuriyet Savcısı'nın temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 25/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (4. Ceza Dairesi 2014/29165 E. , 2015/40862 K.)

CEZA AVUKATI – AĞIR CEZA AVUKATI – İSTANBUL AĞIR CEZA AVUKATI

İnternet sitemizde yer alan tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Avukat Fatih Yaşar’ a aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanması ve izinsiz olarak alınması durumunda hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.